top of page
Rıdvan Demir

Mehmet Katar DİN FENOMENOLOJİSİ




DİNLER TARİHİ

RIDVAN DEMİR / 2011

MAKALE TANITIMI


Douglas Allen,

Çev. Mehmet Katar,

Fenomenology of Religion md.,

Encyclopedia of Religion,

Ed. Mircea Eliade,

XI., s. 272-285.


DİN FENOMENOLOJİSİ



Bilim adamları Din Fenomenolojisini farklı açılardan ele almaktadırlar. Bir grup bilim adamı en geniş anlamıyla ele alırken, bir grup bilim adamı mukayeseli çalışmanın ve din fenomeninin farklı tiplerdeki tasnifi olarak ele almaktadır. Eliade’nin da içinde bulunduğu bir grup, Din Fenomenolojisini Din Bilimi içerisindeki özel bir branş olarak veya bir metot olarak tanımlamıştır. Bir grup bilim adamı ise din fenomenolojisini tanımlarken açıkça felsefi fenomenolojiden etkilenmişlerdir. Ancak terimin tarihine baktığımızda hem felsefi olan hem de felsefi olmayan köklerinin bulunduğunu görürüz.


Felsefi olmayan fenomenolojilere tabi bilimlerde, özellikle de fizik sahasında karşılaşılır. Bu anlamdaki bir fenomenoloji, bilimin açıklayıcı yönünün aksine tanımlayıcı yönünü vurgulamaktır. Felsefi fenomenolojiden bahsedildiğinde Kant’ın analizleri önem taşımaktadır. Buna göre tecrübe yani görünen ve zihnimizce oluşturulan şeylerin verileri olan fenomenler ayrıştırıldığında, yalnız akıl ile idrak edilen şeyler veya bilen zihinlerimizden bağımsız bir şekilde kendinden olan şeylerden ayırdığı, böylesi fenomenler rasyonel bilimsel ve objektif olarak çalışılabilir. Yani dini tecrübenin görünenleri ile görünenlerin ötesinde var olan dini gerçeklik arasındaki ayrım, birçok din fenomenoloğunun çalışmasında belirginleştirilir.



Felsefi Fenomenoloji:


Husserl fenomenolojik hareketin kurucusu ve en etkili filozofu olarak tanımlanmıştır. 1905’lerden başladığını söyleyebileceğimiz bu hareketin 1. Dünya savaşına kadar olan kısmı başlangıç süresi olarak kabul edilir. Hareketin merkezi Almanya ve Fransa arasında yer değiştirmiştir. Felsefi fenomenolojinin Din Fenomenolojisiyle özel bir münasebeti olduğunu söyleyebiliriz. Başlıca karakteristik özelliklerine baktığımızda öncelikle ‘tanımlayıcı tabiatından’ bahsedebiliriz. Buna göre fenomenoloji insani tecrübedeki fenomenal tezahürlerin bütünlüğünü doğru bir biçimde tanımlamaya odaklanmıştır. İndirgemecilikten kaçınmaya çalışarak ve hatta parantez açarak tecrübenin çeşitliliğini, karmaşıklığını olduğu gibi tanımlar. Bu cümleden anlaşıldığı üzere diğer bir önemli özelliği indirgemeciliğe karşı olmasıdır. Bu şekilde önyargılardan kurtarmaya çalışarak fenomenlerin daha sağlıklı tanımlanmasını sağlamaya çabalar. Diğer bir özelliği ‘yönelmişliktir’. Bununla anlatılmak istenen bir şeyin bilinci bütünün bilincine dalalet eder. Dolayısıyla bilincin bütün eylemleri kastedilen objeye yöneliktir.


Yukarıdaki açıklamalarda geçen diğer bir özellik ‘parantez içine almadır'. Bir kısım fenomenologlar tetkik etmeden kazandığımız kabullerimizi bir yana bırakarak anlık tecrübenin fenomenlerinden haberdar olabileceğimizi savunurlar. Ancak çoğu fenomenolog parantez içine almanın tetkik edilmemiş kabullerimizi tümüyle inkâr etmek anlamına gelmediğini ancak ön kabullerimizin zihnimizde aydınlatılmış olması gerektiğine dikkat çekerler. Böylece öz eleştiri yapabilecek kıvama ulaşmış oluruz. Diğer bir özellik ‘eidetic vision’dır. Husserl bu terimi ‘evrensel mahiyetleri' ifade eden Eflatuncu kullanım şekliyle almıştır. Bu tür mahiyetler şeylerin neliğini yani fenomenlerin zaruri ve değişmez hususiyetlerini ifade eder. Bu hususiyetler ise fenomenleri belli bir türün fenomenleri olarak tanımamıza imkân verir.


Yukarıda sayılan beş özellikten ‘yönelmişlik’ ve ‘parantez içine alma’ önemli olmasına rağmen tüm fenomenologlar tarafından kabul edilmemiştir. Bütün fenomenologların birleştiği noktalar ise, indirgeme karşıtı ve temel yapılara vakıf olan tanımlayıcı bir fenomenolojidir. Felsefi fenomenologlardan sadece birkaçı Din Fenomenolojisine fazla ilgi göstermiştir.


Din Fenomenolojisi ve Dinler Tarihi

Modern anlamda din çalışmaları XVIII. yüzyılın sonlarında başlamıştır. Modern anlamda Sosyal Bilimler ’in çalışılmasını hazırlayan nedenler gerilere bakılacak olursa Rönesans, Reform, Aydınlanma Çağı, Fransız İhtilali, Sanayi Devrimi, Pozitivizm gibi hareketlerdir. Sosyal Bilimler’in bilimsel anlamda değerlilik kazanmasında Pozitivizmin rolü büyüktür. Bilimsel din çalışmalarının en büyük siması F. Max Müller’dir. Kendisi bu alanı teolojinin ve felsefenin normatif tabiatından sıyırıp, tanımlayıcı ve objektif bir bilim olarak tasavvur etmiştir. Diğer önemli simalar Tiele, Saussaye, Pettazzoni, Otto, Kristensen, Leeuw, Eliade, Heiler, Bleeker’ dir. Önemli katkılarına kısaca dikkat çekecek olursak, Tiele fenomenolojiyi Din Bilimleri’nin felsefi boyutunun ilk merhalesi olarak tasavvur etmiştir. Saussaye, özel bir bilim dalı olarak Din Fenomenolojisinin kurucusu sayılmıştır. Din Fenomenolojisi, tarih ile felsefe arasında aracı bir konumdadır. Muhtelif dini fenomenleri toplamayı, gruplandırmayı içermektedir. Bleeker din fenomenolojilerinin üç türünü birbirinden ayırır. Bunlar kendisini dini fenomenleri sistemleştirmeyle sınırlayan tanımlayıcı fenomenoloji, dinin farklı tiplerini oluşturan tipolojik fenomenoloji ve dini fenomenlerin temel yapılarını ve anlamlarını araştıran fenomenolojinin spesifik anlamıdır. Pettazzoni, fenomenoloji ve tarih din bilimi bütününün tamamlayıcı iki veçhesidir. Kristensen fenomenolojideki tanımlayıcı yaklaşımın ekstrem bir taslağını oluşturmuştur. Kristensen’e göre genel din biliminin bir alt basamağı olarak fenomenoloji tanımlayıcı fakat kural koyucu olmayan sistematik ve mukayeseli bir yaklaşımdır. Otto’nun Din Fenomenolojisine yapmış olduğu birbirine bağlı iki metodolojik katkının üzerinde durulmaya değerdir. Bunlardan biri onun dini tecrübenin evrensel ve temel yapısının fenomenolojik tanımını içeren tecrübi yaklaşımıdır. Diğeri ise, dini tecrübenin yegâne, bölünmez ve kutsal vasfına saygı duyan indirgeme karşıtlığıdır. Leeuw, Otto’nun indirgenmezciliğinde onunla hem fikir olmakla beraber dini fenomenlerin muazzam çeşitliliğini araştırmak ve sistemleştirmek suretiyle onun fenomenolojisini genişletmeye çalışmıştır. Leeuw, fenomenoloğun tanımlayıcı bir fenomenolojinin de ötesine geçmesini sağlayacak hassas ve karmaşık bir fenomenolojik metot önermiştir. Onun metodu, dini fenomenleri anlamada bir zaruret olarak sistematik murakabeyi, yani fenomenin hayatımıza sokulmasını icap ettirmektedir. Leeuw’a göre fenomenoloji, fenomenolojik anlayıştan önce gelen ve fenomenoloğu yeterli verilerle destekleyen tarihi araştırmayla birleştirilmelidir. Heiler; ibadet, önemli dini şahsiyetler, ekümenizm, bütün dinlerin birliği ve bir tür global Din Fenomenolojisi alanındaki çalışmalarıyla tanınmaktadır. Heiler’a göre fenomenolojik metot dinin zahirinden özüne doğru giden bir metot takip eder. Empati çok önemli bir ön şarttır. Eliade kutsalın tecrübesine işaret etmektedir. Eliade’nin yaklaşımına temel teşkil eden üç metodolojik prensip vardır. Bu prensipler Eliade’nin kutsalın indirgenmeyeceğine dair faraziyesi kutsallaştırmanın evrensel yapısı olarak kutsalın diyalektiği hakkındaki vurgusu ve dini manayı yorumlamada kullandığı hermenetik çerçeveyi oluşturan dini sembollerin yapısal sistemini ortaya koymasıdır.


Din Fenomenolojisinin özellikleri; mukayeseli, sistematik, tecrübi, tarihsel, vasıflayıcı bir disiplin ve yaklaşım olarak tanımlanması; indirgenmezci iddiaları ve otonom tabiatı; yönelmişlik ve parantez içine almanın felsefi fenomenolojik tasavvurlarını benimsemesi; empatik, duygudaş anlama ve dini sorumluluk hususundaki ısrarı; asli yapılara ve anlamlara vakıf olma iddiasıdır. Bu özelliklerin yukarıda bahsedilen açıklamalarına ek olarak özelliklerden biri olan tarihsellik hakkında şunları söyleyebiliriz: Din fenomenologları daima yaklaşımlarının sadece tarihi araştırmalarla işbirliği yapması ve tamamlayıcı olması gerektiğini değil, fakat aynı zamanda Din Fenomenolojisinin esaslı biçimde tarihi olduğunu da kabullenmişlerdir. Bütün dini veriler, aynı zamanda tarihidir; çünkü tarihi bilinmeden hiçbir fenomen anlaşılamaz. Otonomi, Din Fenomenolojisi dini olanın indirgenemezliği hususundaki indirgeme karşıtı iddiayla doğrudan irtibatlı olduğu için otonom bir disiplin ve yaklaşım olarak tanımlanmaktadır. Empati fenomenoloğun duygudaş bir tutumu takınmasıdır. Temel yapıları ve manaları anlama, dini fenomenlerin özünü sezmeyi, yorumlamayı ve tanımlamayı anlatır. Ancak nelerin bir temel yapıyı oluşturduğu hususunda hayli anlaşmazlıklar vardır. Bazı fenomenologlar için temel yapı farklı fenomenlerde ortak olan bir hususiyeti ifade ettiği için bir tecrübi indüktif / tümevarım genellemenin neticesi olarak gözükmektedir. Diğerleri içinse temel yapılar dini fenomenlerin türlerine işaret eder ve tarihi tiplerle fenomenolojik tipler arasındaki ilişkiye dair münakaşalar vardır. Ancak bu yapılar dini fenomenleri ayırt etmemize ve dini fenomenleri belli bir türden fenomenler olarak anlamamıza imkân veren gerekli, değişmez hususiyetleri ifade ederler.


Douglas Allen, Çev. Mehmet Katar, Fenomenology of Religion md., Encyclopedia of Religion, Ed. Mircea Eliade, XI., s. 272-285.

Comments


bottom of page